HALK HAYATI
HALK
İNANÇLARI
ALKARISI
"Loğusa kadınlar ve çocuklara sataştığı, kimi zaman
da onları öldürdüğü tasarımlanan alkarısı"al, alanası, alkızı" gibi
adlarla anılmaktadır.
"Umumiyetle kırklı loğusa ve çocuklara musallat olan
bir cin veya korkunç görünümlü bir kadın şeklinde, acayip bir mahlûk olarak
tasavvur edilir.
Alkarısının uzun boylu, parmakları
uzun, saçları dağınık, vücudu yağlı, el ve ayakları küçük, dişlek bir cin
olarak tanımlandığı Üzümlü'de alkarısı inancı halk
arasında oldukça yaygındır.
Uygulama ve inanmalar:
* Alkarısıkısrak ata biner; atın saçını
örer ve terletirmiş.
* Alkarısını yakalamak için atın üstüne acı sakız koyar, yakasına
iğne batırır, her işte çalıştırırlarmış. Alkarısı, yakasındaki iğne çıkarılınca
kaybolurmuş.
* Kızılcık
çıkaran çocuğa alkarısı tebelleş olmasın diye yalnız bırakılmaz; yoksa çocuk
çalık olur.
* Alkarısından korunmak için bazı kadınlar da başlarına rapata koyarlar.
* Rapataya çuvaldız, iğne sokulur ki alkarısı gelmesin.
* Alkarısı uzun
boylu, parmakları uzun, saçları dağınık, vücudu yağlı, el ve ayakları küçük,
dişlek bir cindir.
* Kısrak
atlara ve loğusa kadınlara düşmandır.
* Alkarısı gerçektir.
* Alkarısı erkeklerden
korkar.
* Alkarısı cin
türü; samanlık ve ahırlarda bulunan öcü gibi bir şeydir.
* Al,
karanlık odalara gelir.
* Yalnız
olan loğusa kadına al gelir, ağırlık basar.
* Loğusa
kadınlar başlarına çuvaldız sokarlar ki al basmasın.
* Loğusa
kadınlar al basmasın diye baş uçlarına Kur'ân
koyarlar.
* Kırmızı
elbise giyeni al basmaz.
* Parmaklarının
eklem yerleri olmadığı gibi, parmakları sivriymiş!
* Alkarısının pişirdiği ekmek hiç bitmezmiş, çok
bereketliymiş!
* Al
karısının yakasındaki iğne çıkarılınca değirmen suyuna akıp, kaybolurmuş.
* Alkarısının
kaybolduğu su bir hafta kan akarmış.
* Alkarısı elektrik
gelmeden önce; karanlık olduğu için olurdu.
* Alkarısının
bindiği at sabaha kadar ayaklarını yere veya müsüre
vururmuş.
BEZ-ÇAPIT BAĞLAMA
"Halkımızın iplik, bez
ve çapıt bağlama âdetinin çok eski zamanlardan beri
sürüp geldiği anlaşılmaktadır. İslâmiyet öncesi yıllarda Türkler, itikat ve
ibadetlerinin tatbiki yolunda uyguladıkları bu usulü, İslâmiyeti
kabulden sonra da devam ettirmişlerdir."
Üzümlü halkı arasında bez ve çapıt
bağlama âdeti daha çok ziyaret yerlerindeki ağaçlara yöneliktir. Günümüzde fazla rağbet görmemekle birlikte uygulanmakta
olan halk inançları arasında yer almaktadır.
Uygulamalar:
* Dileklerin
kabulü için bez bağlanır.
* Ziyaret
yerlerinde dileklerin kabulü için çapıt bağlanır.
* Ziyaretlerde
bulunan çalılara ve ağaçlara çapıt bağlanır.
* Dilek
ağacına çapıt bağlanır.
* Üçler,
Şeyh Karpuz, Mollapiri ziyaretlerine çapıt bağlanır.
* Hıdırellez'deki çalı
ağaçlarına (aluç ve armut gibi) şifa umma niyetiyle
bez-çapıt bağlanırdı.
* Dere boğazı
mevkiinde, gövdesinde üç çanağı olan bir ceviz ağacına öksürüğü olanlar, gözleri
ağrıyanlar, ağlayan çocuklar götürülür; çapıt bağlar,
yumurta ya da para bırakırlardı.
* Çocuğu
olmayanlar veya erkek çocuk isteyenler Oğlan ağa ziyaretine çapıt
bağlarlar.
BUHUR
Dinî törenlerde yakılan
kokulu ağaç vb. maddeler. ile "tütsü"ye buhur denilmektir.
Eski Türk âdetleri arasında da yer alan tütsü (buhur),
hastalıkların tedavisi için baksılar tarafından bir
tören eşliğinde yakılırdı.
Uygulama ve
İnanmalar:
* Eskiden bayramlarda, Cuma akşamlarında ve Hacc'a gidenler camilerde hellallık
aldıkları zaman yanmakta olan sobanın üzerine buhur döker, ortalığı duman ve
hoş bir koku kaplardı.
* Ölen
kimsenin yanına şeytan yaklaşmasın diye buhur yakılır.
* Haccdan getirilen buhur, ölünün baş ucunda 'tütüzdürülür'.
* Cenaze
yerdeyken buhur yakılır.
* Ölünün
burnuna koklatmak için yakılır.
* Ölünün yıkanması
esnasında yakılır.
* Haccdan getirilen buhur beyaz renkli olup, ölü yıkanırken
ve bayram akşamlarında yakılır.
BÜYÜ
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında
olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun,
sihir, füsun.
İyi veya kötü bir sonuç, ve olayların olağan düzenlerini
değiştirmek için girişilen işlemlerin topuna birden büyü diyoruz. Bu anlamı ile kelimenin kavramı
genişlemiş oluyor; deyim Fransızcıdaki magie
kelimesinin bilim dilindeki kullanılışını
karşılıyor. Halk dilinde büyü daha dar
bir alanda kalan işlemler için kullanılır: bir kimseyi sevdiğinden soğutmak, düşmanını
hasta düşürmek, veya öldürmek için yapılan "kötü büyü", bir kişide
karısına karşı sevgi uyandırmak, ya da evine bağlılık
sağlamak için yapılan "olumlu büyü"
(muhabbet tılsımı) gibi.
Olumlu ve kötü büyüler olmak üzere iki grupta
toplayabileceğimiz büyüleri yapanlar büyücü, hoca veya cindardır.
Uygulama ve İnanmalar:
* Büyüyü
hocalar yapar.
* Büyü
düşmanlık için yapılır.
* Karıyı
kocadan, komşuyu komşudan, oğlu anasından ayırmak
için büyü yapılır.
* İyilik ve
kötülük için hocalara yaptırılan muskaya büyü denir.
* Büyüyü
sahte cindarlar para için yaparlar.
* Büyüyü
falcılar yapar.
* Büyüyü
fesat ve ifrat çıkaranlarla; gönlünü
kaptıranlara ve kin güdenlere yaparlar.
* Kız kaçırmak için kızın saçından,
elbisesinin herhangi bir parçasından büyü yapılır.
* Kadın
kocasına eşek beyni yedirerek, büyü
yapar!
CADI
İnsanlık tarihi kadar eski olan cadı inancı Üzümlü'de de yaygındır. İş bozan, fitne ve dedikodu çıkaran
kadınlara da "cadıkarı" deyimini yakıştıran
halk, cadıyı, uzun siyah saçları olan korkunç bir kadın olarak tanımlar.
Uygulama ve İnanmalar:
* Yaramaz çocukların sesini kesmek, yaramazlık yapmalarını
önlemek için:
- Cadı geliyor!
- Cadıya veririm seni!
- Cadı önüne çıkar diye korkuturlar.
* Cadı saçları uzun,
simsiyah, korkunç bir kadındır.
CİN-PERİ
Kur'ân'da "cann"
olarak da geçen cin taifesinin, ateşin
dumansız alevinden insandan daha önce yaratıldığı yazılır. Kur'ân
tefsircileri cinlerin babasının "cann"
olduğunu söylerler. Tefsircilere göre, insanların atası"Âdem"
olduğu gibi, cinlerin atasıda İblis'tir. Kurân'da
İblis'in cin taifesinden olduğu açık bir şekilde belirtilir.
Cinlerin varlığının Kur'ân'la
da sabit olduğunu belirten halk, cin-perilerin karanlık, harabe ve virane
yerler ile çöplüklerde bulunduklarına inanır. Cin-periden korunmak için
"besmele" çekilir, ziyaretlere veya hocalara gidilir.
Uygulama ve İnanmalar:
* Bir şeye
rast gelmiş, cin çarpmış veya korkmuş kimseler bir hocaya veya nefesi geçen bir
kimseye götürülür okutulur, su içirilir veya okunup-üflenir.
* Cin
çarpanları Melek Çeviren'e götürürler. Üsküreye su
konur. İçine taşı koyar, üç kere çevirirler. Okunan bu suyu korkana içirirler;
iyi gelir.
* Periler
ve cinler eşikten geçtiği için eşikte durulmaz.
* Gece
türkü söylenince cin çarpar.
* Aniden
birini korkutunca cin çarpar.
* Ateş
közüne su serpilirse cin çarpar.
* Karanlık
yerlerde gezince cin çarpar.
* Soğanın
kabuğu cinlerin parasıdır.
* Merdiven altları
cinlerin evidir, oturulmaz.
* Akşam
veya sabah, besmelesiz sıcak su dökülmez; cin çarpar.
* Ulu
(büyük) ağaçlarının altında oturulmaz, buraların cinlerin evi olduğuna
inanılır.
* Ağaç
diplerinde taharet olunursa, dışarı sıcak su serpilirse, banyoya besmelesiz
girilirse cin-peri çarpar.
* Cinin
varlığı Kur'ân-ı Kerim'le sabittir. Onlar da insan
gibi yer-içerler. Korunmak için besmele
çekilmelidir.
* Al karısı
veya cin aynı şeydir.
* Gece
vakti taş diplerine, gül bahçelerine su dökülürse cin çarpar!
* Akşam ezanı
okunduktan sonra yerler mühürlenir, dışarı çıkılmaz; cin çarpar.
HORTLAK (Henkür-Menenkür, Şıvıt)
Öldükten sonra mezardan
çıkarak insanları korkutan hayalete hortlak denir. Hortlamış olan kimsenin
ölmüş kimsenin iyi amel sahibi olmadığı
ve rast geldiği insanlara zarar vereceğine inanılır. İnanışa göre mezarlıklar hortlakların
mekânıdır. Bu yüzden geceleri kimse buralardan geçmek
istemez. Geçenler de hortlak, cin-peri gibi korkutucu şeylerden korunmak için
dua okurlar.
Üzümlü'de hortlak inancı
oldukça yaygın olduğu için, geçmişte bu korkunun istismar edildiğine de
rastlanır. Halkın hortlaktan korktuğunu bilen kötü niyetli kimseler kılık
değiştirerek mezarlık yakınlarındaki yollarda soygun yapmışlardır.
Uygulama ve İnanmalar:
* Ameli iyi olmayan ölünün mezardan 'hortlamasına hortlak
denir.
* Şıvıt; uykusunda insanı götürüp kanını içermiş. Giden
kişinin ayağı suya değerse uyanırmış,
yoksa ölürmüş.
* Şıvıt insan kılığında görünürmüş.
* Şıvıt insanı bir tanıdığının veya yakının sesiyle çağırır.
* Henkür-Menenkür çıkar diye
mezarlık yanından geçilmez.
* Şıvıt, uzun boylu biridir.
* Şıvıt, uykudan "kalk gel!" diye çağırır, sabaha
kadar gezdirirmiş.
* Henkür-Menenkür hortlakmış.
* Mezarlıktan
geçenleri Henkür-Menenkür'ün
boğacağına inanılır.
* Uyur-gezer
olmanın sebebi şıvıttır.
MUSKA ve BOYLAMA
İçinde dua yazılı, bir muhafaza içinde, özel bir şekilde
katlanmış olan muskaya Üzümlü'de "nuska" denir. Boylama ise hocalar tarafından yazılan
ve hastaların boynuna asılan kâğıttır. Hem erkekler, hem de kadınlar tarafından
yapılan muska ve muskacılık Üzümlü'de oldukça
yaygındır. Kimi boyuna, kimi de elbiselerin iç kısmına veya herhangi bir yerine
dikilen muska iyilik ve kötülük için yapılır.
Geçmişte bu işi yapmış, halen yapan kimselere Üzümlü'de bugün de rastlamak mümkündür.
Uygulama ve İnanmalar:
* Muska
sürekli etki edilmek istenen kimsenin üzerinde bulunmak zorundadır.
* Karı-koca,
baba-oğul, gelin-kaynana geçimsizliklerinde, "kâğıt etme" inancı
yaygındır.
* Muska
yaptıracaklar da muska yapanlar da Hocaya gider.
* Bir işin olması
için muska yapılır.
* İki
kişinin arasını bozmak veya yapmak için muska yapılır.
* Gelin
kaynana geçimsizlikleri için muska yapılır.
* Evde
kalmış kızların bahtını açmak için muska yapılır.
* Muska,
çörek otu ile susam karıştırılarak yapılır.
* Yumurta
ile sihir yapılır.
* Kürek
kemiğiyle sihir yapılır.
* Boylamayı,
çocuğu yaşamayan insanlar yazar,
boynuna takar.
* Boylama
ve muska hastalar için yazılır.
* Kötü
şeylerden korunmak, korkmamak için muska yapılır.
* Muska-boylama
çocuğu olmayan veya yaşamayanlara takılır.
* Muska,
nazardan ve göz değmesinden korunmak için yaptırılır.
* Bağlama
(işi için) muska yapılır.
* Muska
yapan kimselerin büyüsünü bozmak için yazılmış başka bir muskayı yakıp,
dumanına rahatsız oluncaya kadar durunca, büyünün etkisinin kalkacağına
inanılır.
NAZAR (GÖZ) DEĞMESİ
Arapça’da bakış anlamına
gelen nazar, bizde zararlı güç, kötü, etkili bakış manasındadır. Bakışlarında
kötü güç olan kimseler özellikle çocuklara, evcil hayvanlara, eve, mala, mülke,
canlı ve cansız varlıklara nazar ederler.
Nazardan korunmak
için:
* Nazardan
korunmak için evlere ve çocukların üzerine boncukla süslenmiş dağdağan
takarlar.
* Nazardan
ve göz değmesinden korunmak için muska yaptırılır.
* Dağdağan
nazardan korur.
* Üzerlik
otu nazara engel olur.
* Doz doz böceği yumurtası nazara iyi gelir.
* Sıkılana,
bunalana, nazar değene, bir şeye rast gelene hocalar tarafından muska yapılır.
* Başkasında
bulunan güzel şeylerin kendisindekilerden daha iyi olduğuna inanlar nazar
ederler.
* Bakması
tehlikeli olanlar nazar eder.
* Nazardan korunmak için nazar duaları
okunur.
* Nazar eden kimsenin kapı eşiğinden
yonga gibi küçük bir parça tahta çıkarılır ve ocakta yakılarak dumanı içe
çekilir.
* Alaca
gözlülerin gözü değermiş.
* Nazar
değen insan ayakkabısını veya yeni elbisesini yırtarmış.
* Nazardan
korunmak için nazar duaları yazdırılır, nazar boncuğu takılır.
* Nazar pis
nefistir.
* Sihir ve
göz değmesini önlemek için sarımsağın pürçüklü (tepe) kısmı ve kara çörek otu
41 İhlâs
okunduktan sonra darı ile birlikte muska yapılır.
* At, öküz
kafası(kafatası) bakımlı, güzel, verimli olan bağ, bahçe, bostan veya
tarlaların ortasına nazar değmesin diye dikilir.
* Dağdağan
ekseri hayvanlara göz değmemesi ve evlere bir musibet gelmemesi için asılır.
* Kurbanlıkların
gözleri çıkarılıp kurutulur; göz değmesine (göz kabarığı) şifa olması için
banyo suyuna atılır.
* Eve nazar
değmesin diye üzerlik asılır.
* Nazar
değmesin diye 7 kert yapılan dağdağan ineğin alnına bağlanır.
* Bir ile
dört (1-4) yaş arası çocukların elbiselerine nazarlık (mavi boncuk) ile çatal
şekilli (Y) dağdağan takılır.
* Sihir işlemesin diye dağdağan ağacının çatal
kısmı(Y) evlerin dış ve iç giriş kapılarının üzerine asılır.
* Nazar
değmesin diye, çocuğun saçına nazar
boncuğu (mavi boncuk) örülür.
* Nazar
değmesin diye çocukların kazaklarının sağ veya sol muzlarına mavi boncuk
asılır.
* Nazar
boncuğu çocukların üzerinde 4-5 yaşlarına kadar durur.
* Altıntepe civarından getirilen üzerlik otu bir beze
sarılarak nazardan korunacak kimsenin üzerine dikilir.
* Sarı
tenli, mavi gözlü ve dişleri seyrek olanlar nazar ederler.
* Evlerin
kapısına nazar değmesin diye at nalı çakılır.
* Nazar
değmesin diye okunup üflenir.
* Başkası
tarafından methedilen kimse nazar değmesin diye kıçınıkaşır.
* Nazar
değmesin diye küçük çocukların yüzünü açmazlar.
* Nazar
değmesin diye küçük çocukların başına mavi tülbent bağlanır.
ŞEYTAN
Kötü ruhların başı olan
Şeytan, Allah'a asi gelmiş meleklerdendir. Bu yüzden Şeytan'ın amacı kıyamet
kopuncaya kadar inanan insanları doğru yoldan saptırmaktır. "Şeytan gibi
adam", "Şeytan fikirli...", "Şeytanlık eden",
"Şeytan kulağına kurşun", "Şeytan azapta gerek",
"Şeytan aldatmak" deyimleri
Şeytan inancının halk arasında ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir.
Uygulama ve İnanmalar:
* Sahipsiz hastayı şeytan kandırır.
* Akşam
yıkanmayan bulaşıklara şeytan ortak olur.
* Soğan, sarımsak
kabukları akşam mutfakta bulundurulursa şeytan yiyeceği olur.
* Eşikte
oturulmaz, şeytan geçermiş.
* Besmelesiz
yenilen yemeğe şeytan ortak olur; yemeğin bereketi kalmazmış.
* Şeytan
hastaya en sevdiğinin kılığında görünür.
* Şeytandan
korunmak için besmele çekilir.
* Şeytan,
gıybet etmek için insana tat verirmiş.
* Şeytandan
korunmak için sevmediği işleri yapmalıdır.
* Şeytandan
korunmak için abdestli olmalı, Allah'ın emrettiği
haramlardan uzak durmalı.
ÜFÜRÜKÇÜLÜK
Hasta kimseleri okuyup
üfleyerek iyileştireceğine inanılan kimselere üfürükçü, yaptıkları işe de
üfürükçülük denir.
Pertev Naili Boratav, üfürük
kelimesi için, "kelimenin anlamını "okuyup üflemek" deyimi
açıklar; hastalığın sağalması isteniyorsa duaların, dileklerin etkisini
hastanın vücuduna yaymak için, tabiatüstü zararlı varlıkların kötülüklerinden
korunmak söz konusu ise, çevreye, etraftaki eşyaya, bu varlıkları ürkütecek
sözleri eriştirmek için yapılan işlemlerdir.." açıklamasını yapmaktadır.
Uygulama ve İnanmalar:
* Rahatsızlığı,
sıkıntısı olanlar üfürükçüye gider, okunup-üflenilmesini ister.
* Sahte
hocalara üfürükçü denir.
* Muska ve
hocalık yapan kimselere üfürükçü denir.
* Suya
okunup üflenerek hasta kimseye içirilir.
DAVRANIŞLARLA İLGİLİ
İNANIŞLAR
Halk inanışları arasında
insan vücudu ve davranışları ile ilgili olarak pek çok inanış ve uygulama
vardır: "Çok eski çağlardan bu yana, astroloji bilgilerine dayanan inanışların yanında, vücudun çeşitli
parçalarının, yönlerinin, iç ve dış uzuvlarının nitelikleri, onlarla
beden ve ruh güçlerinin, yeteneklerinin ilişkileri üzerine bir takım düşünceler
de eski hekimlik, anatomi, fizyoloji, physiognomonie,
ruhbilim, bilgilerinden serpintilerdir; bunlar zamanla kalıplaşmış, inanç
biçimini almışlardır."
Bu yüzden pek çok seğirme (el, göz, kulak, çene gibi...),
insan vücudunun sağ ve sol yanlarına ilişkin uğurlu ve uğursuzluk anlayışı,
vücuttaki sakatlıklar, boy, saç ve göz rengine ilişkin inanmalar Üzümlü ve
çevresinde de oldukça yaygındır.
Uygulama ve
İnanmalar:
* Damada
kına yakılmaz; askerde silah atamaz
diye...
* Kırmızı
suratlı, gök yüzlü, sarı tüylü insanlar bozuk olurlar.
* Boyun arkası
çukur olanlar kıskanç (hain) olur.
* Alnı geniş
olanın rızkı geniş, alnı dar olanın rızkı dar olur.
* Kadınlarla
kahve içenin bıyıkları bitmezmiş.
* Yürüyen
çocuk yerde sürününce misafir gelirmiş.
* Ayaklarını
yüksek yerden sarkıtanın borcu çok olurmuş.
* Kara
kazan üstünden atlayanın kısmeti kapalı olurmuş.
* Büyük
kaşıkla yemek yiyenin nişanlısının burnu büyük olurmuş.
* Erkek iki
kadının arasından geçerse eşinin sözü geçmezmiş.
* Sofrada
herhangi bir şey dizilirse eve misafir gelir.
* Elden
yere kaşık düşerse kadın, bıçak düşerse erkek misafir gelir.
* Tuz
yerlere dökülmez, Allah kirpiklerinizle öbür tarafta toplatır...
* Ocağa tuz
dökülmez, fakirliğe delâlettir.
* Küçük
çocukların üzerinden geçince boyu kısa kalırmış.
* Kısmeti
kapalı kız, bir ipe kırk düğüm atıp, bunları çözerse kısmeti açılırmış.
* Yanmış
(kara) ekmek yiyen karanlıktan korkmazmış.
* Yemek
tabağının dibini süpürenin nişanlısı güzel olurmuş.
* Bıyıkları
ağzına girenlerden olacak çocuklar veled-i zina
olacağına inanılır.
* Parmakları
çıtlatmak günahtır.
* Gece
tırnak kesmek günahtır.
* Ekmeği
kesmek günahtır.
* Sofrada
kaşığı ağzı açık koymak günahtır.
* Küçük
çocuğu anne-babası ensesinden öperse kıskanç olur.
* Göz
seğirmesi kötü bir olayın olacağına delâlettir.
* Sağ el
içi kaşınırsa para gelir.
* Sol el
kaşınırsa para gidecek...
* Göz
seğirirse haber ya da mektup gelecek...
* Ayak
kaşınırsa yol görünür.
* Evden
geri geri çıkmak hayra alâmet değildir.
* Göz
kalınca misafir gelir.
* Kulağı gıcılayan kişi hakkında konuşulduğuna inanılır.
* Göz
seğirmesi mal geleceğine veya malın
gideceğine işarettir.
* Kulak çınlaması
uzun yoldan, gurbetten haber alınacağına delâlettir.
* Yolculuğun
hayırlı olması için evden sağ ayakla çıkılır, sol ayakla çıkılmaz.
* Sabunun
elden ele verilmesi, yükseğe konulması uğursuzluktur.
* Gece elbise, düğme dikilmez; kefenli
(ölüm) olur.
* Makas
ağzı boşu boşuna açılıp kapanmaz; fakirliğe işarettir.
* Kürek,
bağa giderken ev içinde omuza alınmaz, eşikten çıktıktan sonra omuza alınır.
Ölü çıkacağına inanılır.
* Kulak
çınlarsa acı haber alınır.
* İnsanın
gözü seğirirse: Sağ gözüm sağlığa, sol gözüm varlığa der.
* Bir çocuk
bacaklarının arasından bakarsa o eve misafir gelirmiş.
* Sevdiğine mendil vermek ayrılıktır.
HAYVANLARLA İLİŞKİLİ
İNANMALAR
"Hayvanlar da, tıpkı
bitkiler gibi, 1) kendilerinden yararlanma bakımından değerlendirilirler, 2) Yaradılışları
ve dönüşümlerini açıklayan efsanelere ve inanışlara konu olurlar. Ancak,
bitkilerden farklı olarak, hayvanlar bir de yenmesinden bir sakınca
olmayanlarla, yenmesi, hatta dokunulması günah, rastlanması uğursuzluk getirici
sayılanlar olmak üzere de kümelenir halkın geleneklerinde."
Üzümlü ve çevresinde hayvanlarla ilişkili inanmalar
oldukça çeşitlidir.
Uygulama ve
İnanmalar:
* Arılar uğurludur.
* At
murattır.
* Rüyada at
görmek saadete eriştirir.
* Alma alı,
satma doru,illâ kırı-illâ kırı, yağız atın binde biri .
* Baykuşun
bir evin önünde veya çatısında ötmesi ölüm ve felâket habercisidir.
* Bülbül
kutsaldır.
* Ceylan
uğurludur.
* Deve yünü
koparılır, yatak veya yorgan içine konulur ki o eve bolluk ve bereket getirir.
* Domuz
uğursuz hayvandır.
* Eşek
uğursuz hayvandır.
* Fare
uğursuz hayvanlardır.
* Geyik
uğurludur.
* Güvercin
öldürmek iyi değildir: Onların melek olduğuna inanılır.
* Vakitsiz
öten horoz uğursuzluk getirir.
* Rüyada
inek veya öküz görmek bolluk bereket olacağına veya rızkın, gelirin olacağına
işarettir.
* İshak kuşları birbirini bulunca kıyamet kopacağına
inanılır.
* Alaca
karga kapının önünde öterse ev halkı bir haber alır.
* Karga
öttüğü zaman kar yağar.
* Kara
karga öterse eve misafir veya haber gelir.
* Karıncalar
yol göstericidir.
* Karıncalar
yön gösterir.
* Kedi
uğursuz hayvandır.
* Keklik
uğurludur.
* Kurbağa
uğursuzdur.
* Sabahleyin
erkenden veya akşam karanlığında önünden siyah kedi geçmesi
iyi değildir.
* Kedi ayağını
yalar, yüzünü sıvazlar, kulağını aşırırsa
misafir gelir.
* Koç ve
koyun uğurludur.
* Rüyada
koyun görmek iyiye işarettir.
* Köpeğin uluması
uğursuzluktur.
* Kurbağayı
tutarsan elinde sihil çıkar.
* Siyah saplı
bıçakla kurt ağzı bağlanır.
* Leylek,
Mart dokuzun, yani yazın geldiğine işarettir.
* Leylek
kaşık getirirse düğün derneğin çok olacağına inanılır.
* Leylek
yuvasına ilkin tahıl türü şeyler getirirse bolluk bereketlik olacağına
inanılır.
* Leylek
yuvasına kaysı çiğidi getirirse meyvede bolluk
olacağına işarettir.
* Leyleği
havada gören o yıl hep gezer.
* Leylek
ilkbaharda gagasında sabunla gelirse o yıl ölü çok olurmuş.
* Rüyada
merkep görmek devlettir.
* Örümcek
gelen eve misafir gelir.
* Solucan
uğursuzdur.
* Tavşan
uğursuzdur.
* Tilki
uğursuzdur.
* Rüyada
yılan görmek kötüye işarettir.
BİTKİ ve AĞAÇLARLA İLİŞKİLİ
İNANMALAR
Yararlı ve zararlı olmak üzere tasnif edebileceğimiz
bitkileri, yenilenler ve yenilmeyenler diye de sınıflamak mümkündür. İnsanların
pek çok ihtiyacını(yiyecek, ısınma, barınma gibi...) karşıladığı bitki ve
ağaçlar tabiatta bulundukları yer, şekil ve kullanılırlıklarına göre de önem arz
ederler.
Uygulama ve İnanmalar:
* Kurban
kemikleri hastalıklı ve zayıf ağaçların dibine gömülür ki sağlıklı olsun.
* Dağdağan
sihir işlemesin diye çatal şeklinde olan
kısmı(Y) evlerin dış ve iç giriş kapılarının üzerine asılır; hayvanların da
alnına bu çatallı kısma yedi çentik (kertik) atılarak takılır.
* Mezarlıklardan
yetişen meyvelerin yenmesi günah kabul
edilir.
* Şalgam şifalı
bir bitkidir; ekilmesi tavsiye edilir; "Ekemezsen tarlasından geç"
denir.
* Arpa
okutularak sihiller tedavi edilir: Sihil sayısı kadar arpa okutulup sulu bir yere gömülür.
Arpa çürüyünce sihiller de geçer.
* İğde ağacı
kutsal sayılır.
* Söğüt
ağacının gölgesi güzeldir.
* Gebeyken
ayva yiyen kadının çocuğu güzel olur.
* Ceviz
ağacının gölgesinde yatılmaz, hasta eder.
* Kabak
cennet taamıdır.
* Hamile
kadınlar elma yerse çocuğu güzel olur.
* Kına
sevinç kaynağıdır, matemli ve yaslı olanlar kına yakmazlar.
* Bir
ağacın diğer ağaca aşılanması günahtır.
* İç Ağrısı
olanlar armut çiçek açtığı vakit ölürmüş.
* Güz
mevsiminde ağaç çiçek açarsa uğursuzluktur; biri mutlaka ölecektir.
* Hiçbir
nebatat uğursuz değildir.
* Ağaçların
hepsinin çeşitli bereketi vardır.
* İğde ve
ıhlamur ağacı uğurludur.
* İncir
uğursuzdur.
* Zakkum
zehirli bitkidir.
* Ağaçlardan
uğursuzu karaçalı ve kara ağaçtır.
GÖKYÜZÜ İLE İLİŞKİLİ
İNANMALAR
Gökyüzünde bulunan güneş, ay ve yıldızlarla ilişkili
inanmaların halk arasında yayılmasında gerek İslâm dinî öğretisi, gerek Şamanizm
öğretisinden pek çok uygulama Anadolu halk inanmaları arasında yer alır. Güneş
ve ay tutulmaları sırasında gürültü yapma; teneke ve davul çalma, tüfek atma
gibi çarelerle bunları tutan kötü güçleri, varlıkları korkutma yoluna gidilir.
Halk arasında, meydana gelen ve yaşanan pek çok felâketin
Allah tarafından geldiği, bütün bunların dinî bütün insanlara uyarı niteliği
taşıdığı inancı yaygındır.
Evrenin sonu, öteki dünya anlayışı da bu davranış ve uygulamaları
yanında, daha çok İslâm dinî öğretisinden gelmektedir.
Uygulama ve İnanmalar:
* Gökkuşağının
altından geçenin cinsiyeti değişirmiş.
* Gün
tutulunca felâket olurmuş.
* Yıldız
kayarsa bir insanın öldüğüne inanılır.
* Elinle yıldızları
sayınca elinde sihil
çıkar.
* Ay
tutulunca kâfirlere zarar gelir.
* Güneş
doğarken insanın yatması bereketsizliktir.
* Güneş
batarken yatmak sersemleşmeye yol açar.
* Yağmur
yağdığında kesilmesi için dışarıya demir parçası atılırmış.
* Gece veya
gündüz dışarıya sıcak su döküldüğünde cin yavrusu veya cinin haşlanacağına inanılır.
* Ebem kuşağı
ikindi vakti çıkarsa (dar vakit) iyiye
yorulmaz.
* Büyük bir
yıldız kayarsa büyük bir zatın öldüğüne inanılır.
* Arkası ışıklı
bir yıldız görülürse nur doldu denir ve yönü kıbleye olursa hayra alâmettir.
* Yağmur
yağarken yerde lülüt denilen hava kabarcıkları
oluşursa göğe meleklerin çıktığı ve rahmetin bol olacağına inanılır.
* Yıldız
kayarken bakılırsa,bakanın babası ölür.
* Güneş tutulması
büyük bir belânın habercisidir.
* Deprem
olunca öküz yerin altından boynuzunu sallarmış.
BELLİ ZAMAN ve
GÜNLERLE İLİŞKİLİ İNANMALAR
Belirli gün ve zamanlarla
ilgili olarak halk arasında yaygın olan inanışların tasnifine yönelik çalışmalarda belirli bir periyot
izlenmemekle birlikte, halkbilimcilerin çoğunluğu gün, ay, ve mevsimler şeklinde
bir sıralamayı tercih etmişlerdir.
Üzümlü ve çevresinde gündelik hayatın bir parçası olan bu
inanmalar oldukça yaygındır.
Uygulama ve İnanmalar:
* Günlük
güneşlik havada dolu yağarsa kurt yavrular.
* Güz
mevsiminde ağaç çiçek açarsa uğursuzluktur; mutlaka birinin öleceğine inanılır.
* Gece
eşikten dışarı çıkılmaz, yerler mühürlenir.
* Gece,
yılandan bahsetmek günahtır.
* Ezan
okunurken iş yapılmaz.
* Akşam
ezanından sonra yerler mühürlenirmiş.
* Gece
aynaya bakan deli olurmuş.
* Akşam ezanından
önce yemek yenilirse fukara olunurmuş.
* Geceleri
aynaya bakanın büyüdüğünde kaderi kötü olur.
* Geceleri
tırnak kesenin ömrü kısalır.
* Akşam besmelesiz sıcak su dökülürse o
kişinin başına bir iş gelir.
* Gece veya
gündüz dışarıya sıcak su döküldüğünde cin yavrusu veya cinin haşlanacağına
inanılır.
* Çayda
çubuk görüldüğü zaman eve misafir gelir.
* Haftanın
Pazartesi günü uğurludur.
* Salı
uğursuz bir gündür.
* Çarşamba
günü kabir ziyâretleri için makbul dur.
* Cuma
bayramdır.
* Salı günü
yola çıkılmaz, yolculuk yapılmaz.
* Çarşamba
günü yola çıkmak hayırlıdır.
* Perşembe
günü Cuma akşamı olduğundan yola
çıkılmaz.
* Gece
sürünerek geri geri çıkılmaz; misafir geleceğine inanılır.
* Gece
vakti komşudan iğne, çuvaldız alınmaz; ev eşyası, bağ bahçe âletleri almak iyi
değildir.
II. DİNE DAYALI ADET
ve İNANMALAR
RAMAZAN AYI
Ramazan, Üzümlü'de "On bir
ayın sultanı" olarak adlandırılır. Ramazan ayında temizlik hazırlıklarını
bitiren halk, gerek kışlık, gerek iftarlık olarak kullanacakları yiyecekleri
temin etmek için büyük bir çaba sarf ederler.
Ramazan ayında oruç tutmak, iftarı beklemek ayrı bir
heyecan olurken; iftar yemeği hazırlamak ve iftarda misafir ağırlamak da önemli
bir gelenekti. Kadınlar evde her işlerini erkenden bitirdikleri için iftar
yemeği hazırlamakla meşguldürler. Erkekler de iftarda yiyecekleri pide ve diğer
malzemeleri alırlar.
İftar vakti, hoparlör olmadığı için bacalarda top sesi
veya ezan beklenir; duyan, bir diğerine "top atıldı", "ezan
okundu" diye bağırarak haber verirdi. Sahura davul ve davulcu manileriyle
kalkılırdı.
Sofra iftardan yarım saat önce kurulur ve etrafında
toplanarak ezan ya
da top sesi beklenirdi. İftarı zeytin, su, tuz veya hurma ile açmak sünnettir.
Ramazan çocuklar için ayrı bir güzellikti. 7 yaşında
namaza, 10 yaşında oruca başlayan çocuklar, oruç olup olmadıklarını
birbirlerine "oruç musun, hırıç mısın?"
diye sorar, oruç olanlar da dillerini
gösterirlerdi.
Yine eskiden oruç olan çocuklar iftara az bir zaman kala
dedeleri veya babaları tarafından sırtlanarak bacalarda ezan ve top sesini
beklerdi. Bu yüzden çocuklar sahura kalkmaya can atar; sahura kaldırılmayan
çocuklar, ağabeyleriyle anlaşır; sahura kalkarken el veya sırtlarına basmalarını
isterlerdi. Oruçlu bir günün mükâfatı sırtlanmak, bacada ezan ve top sesi
beklemekti.
İftardan sonra akşam namazı kılınır ve teravih namazı
için camiye gidilirdi. Teravih namazından sonra odalarda toplanır, sahur
vaktine kadar sohbet edilirdi. Askerlik ve avcılık hatıraları, muhacirlik veya hekât anlatılır; dinî mevzular konuşulur, Ahmediye ve Muhammed iyeler okunurdu.
İlk teravih namazından önce Ramazan ilâhi ve dualarla
karşılanır, Ramazanın bitiminde ise ilâhi ve dualarla uğurlanırdı.